Devlet Bahçeli’nin açıklaması ne anlama geliyor? Yinon Planı devrede
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin açıklaması gündem olurken bölgeyi yakından tanıyan uzman isimler Haber7'ye önemli değerlendirmelerde bulundu.
Haber7 – ÖZEL
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, PKK terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'a dikkat çeken bir çağrıda bulundu. Bahçeli, örgütün tamamen lağvedilmesi durumunda Öcalan'ın "umut hakkını" kullanabilmesi için yasal düzenlemeye hazır olduklarını açıkladı. Bahçeli, partisinin TBMM'deki grup toplantısında, Türkiye'nin çözüm sürecine ihtiyacı olmadığını vurgulayarak, “Tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM’de DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün tamamen lağvedildiğini haykırsın.” ifadelerini kullandı.
BÖLGEYİ TANIYAN UZMANLARDAN ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesini yakından tanıyan konunun uzmanları, Haber7'ye önemli açıklamalarda bulundu. AK Parti MKYK Üyesi Orhan Miroğlu, Refah Partisi eski Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu, Diyarbakır Sur Belediyesi eski Başkanı Cemal Toptancı ve Araştırmacı Yazar Sabri Akgönül; MHP lideri Devlet Bahçeli'nin sözlerini tarihi bir adım olarak değerlendirdi.
MİROĞLU: TARİHİ VE MİLADİ ADIM
AK Parti MKYK Üyesi Orhan Miroğlu:
"Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrı miladi değerdedir. Bu durum Türkiye’yi, Türkiye yurttaşı Kürtleri, Ortadoğu’da yaşayan Kürtleri de bir şekilde aslanın pençesinden kurtarmak gibi bir hamledir. 1071’de başlayan bin yıllık kardeşliği çok güçlü şekilde hatırlatan hamledir bu.
Bahçeli’nin çağrısı iki bakımdan çok önemlidir. Kimsenin herhangi bir şekilde ‘silahları bırakın şu olsun, bu olsun’ şeklindeki pazarlığa gerek kalmadan, örgütü kuran kimse örgüte çağrı yapıp ‘ben bu örgütü tasfiye ediyorum. Türkiye şartlarında silahlı bir örgüte ihtiyaç yok’ demesi..."
BU, ÇOK GÜÇLÜ BİR HAMLE
"Türkiye’nin güvenlik mücadelesi sonuç vermiştir. Artık güvenlik uzmanları, örgütün Türkiye’deki uzantısı bir risk olmaktan çıkmıştır. 90’lı yıllardaki gibi kurtarılmış bölgeler ve binlerce kişinin dağlarda dolaştığı bir Türkiye tablosu yok. Ama bu PKK’nın Türkiye’de siyasi faaliyetleri olmadığı anlamına gelmiyor. Silahlı kısımdan ziyade, sivil yapıdaki ve DEM Parti’nin üzerindeki vesayetin sürdürülmesine yarayan KCK örgütlenmesi vardır.
Devlet Bey bu işin Türkiye’de tamamen bitmesini istiyor. Bunun yolunu da İmralı’ya bağlıyor. İmralı’nın bu örgütü tasfiye etmesi, bu örgütün silahlarını bırakması halinde bütün hakların ve kanuni düzenlemelerin olabileceğini ifade ediyor. Çok güçlü bir hamle bu."
SİYASİ DEĞİL ULUSAL KAZANIM
"Bunun tabii ki bundan sonrasının çok iyi yönetilmesi lazım. Kaş yapayım derken göz çıkarma riski vardır bu meselelerde. Önümüzde çözüm süreci gibi bir örnek var. Bu işin selamete ermesi için herkes üzerine düşeni yapmalıdır. Tarihi ve miladi adımdır bu. Siyasi bir manevra olarak asla adlandırılamaz. Çünkü böyle bir adımın bir partiye veya iktidara fayda sağlayacağını kimse iddia edemez. Fakat ulusal fayda sağlanılacağı kesindir. Bu örgütün Türkiye’nin yakasından düşmesi ve normalleşmesi sağlanacaktır. Herkesin TBMM’de gelip siyaset yapması sağlanacak. Siyasi zemini zehirleyen ve 40 yıldır Türkiye’yi meşgul eden terör meselesi sonuçlanırsa Ortadoğu’daki gelişmelere karşı da Türkiye’nin ulusal birliği güçlenir."
HATİPOĞLU: ANAHTAR MHP'DE, ÖNERİ ÜTOPİK
Refah Partisi eski Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu:
"Kürt sorununun Türkiye’de çözülebilmesinin anahtarı MHP’dedir. Bunu 20 yıl önce de söyledim. MHP’nin göstereceği tavır diğer siyasilere de cesaret verir. Bu sorunu saldırıyla çözebilmek için üretilecek fikirlerin, bölücülükle suçlanmasını engeller.
MESELEYİ ÖCALAN'A İNDİRGEMEK DOĞRU DEĞİL
Ancak meseleyi sadece Abdullah Öcalan’a indirgemek doğru değildir. Çünkü Öcalan, Kürtleri temsil etmez. Öcalan ancak bir örgütün sadece bir bölümüne hükmetmektedir. Örgüt tamamen ABD’nin kontrolüne girmiş vaziyette. Ama varsayalım ki bu oldu, yine de sorunun çözümü anlamına gelmez. Dolayısıyla sorunu ‘Türkiye’nin bütünlüğü içerisinde nasıl çözebiliriz’ sorusuna odaklanıyorsak, Bahçeli’nin de söylediği gibi seçilmiş aktörlerle sorun çözülür. DEM’in, MHP’nin, AK Parti’nin bölgeden seçilmiş milletvekilleri bir komisyon oluşturulur, bu komisyon birbirini suçlamadan, kardeşçe oturur müzakereleri yaparlar ve rapor hazırlarlar. O rapor doğrultusunda da adımlar atılır ve sorunlar daha rahat çözülür. Öcalan’ın DEM’in başına geçip, parlamentoda konuşma yapıp ‘bu iş bitti’ demesi gibi bir çözüm önerisini ütopik görüyorum."
AKGÖNÜL: GEÇMİŞTEKİLERDEN ÇOK FARKLI... BU BİR İLK
Araştırmacı Yazar Mehmet Sabri Akgönül:
"Bu sürpriz bir açıklama değildi, çünkü Devlet Bey zaten esas sürprizini Ekim başından beri yapıyor. Ama bugünkü açıklamanın hem Türkiye'deki bütün toplumları, bütün entelektüelleri, aydınları şaşırtması devletin kararlılığını gösteriyor. Aslında 22 Ekim günü yapılan açıklama Öcalan'ın isminin zikredilip zikredilmemesinin de ötesinde Devlet Bahçeli'nin bu işi bir daha gündeme getirmesi devletin kararlılığını gösteren devrimci bir çıkıştır. Halihazırda Kürt sorununu hiç bir zaman Devlet Bahçeli'nin aldığı ciddiyette, en azından 1990'lardan bu yana aldığı ciddiyette, aldığı kararlılıkta ve aldığı programatik duruşta hiç kimse almamıştır. Bu çünkü bir programın sonucudur. Bu anlamda şaşırtıcı bulmuyorum."
BÖYLE ÇIKIŞLARI GÜÇLÜ LİDERLER YAPAR
"Beklenmedik değil ama radikal buluyorum. Fakat zaten böylesi radikal çıkışları Türk siyasal tarihinde Devlet Bahçeli gibi güçlü liderler yapabilir. Yani askerin önünde saygıyla eğilip elini öptüğü adam ancak böyle laflar söyler. Başkası söylediğinde bu lafların hem Türk milliyetçileri tarafından hem de Türk toplumu tarafından ciddiye alınmadığı gibi Türk toplumu tarafından da kararlılık olarak anlaşılmaz. Çünkü Kürt sorununun şimdiye kadarki çözüm, barış, ateşkes girişimleri hep güçlü bir liderin kendi politik partisinin meydana getirdiği güce dayanarak aldığı inisiyatifti. Turgut Özal'da da böyle oldu, Süleyman Demirel'de de böyle oldu, Mesut Yılmaz'da da bir süre böyle oldu ve tabii ki Tayyip Erdoğan'da da böyle oldu. Hatta Tayyip Erdoğan çözüm sürecini bizatihi kendi şahsi projesi olarak başlattı."
BÖLGESEL GELİŞMELERİ OKUYAN TÜRK DEVLET AKLININ YETENEĞİ
"Bunu nereden biliyoruz? Bunu 2005 yılında Diyarbakır'da 'Devlet hata yapmıştır, Kürt sorunu benim sorunumdur' diyerek bir açılım yaptı. Dahası Bahçeli'nin bu hamlesinin bir önemli farkı da devlet kararının olması, devlet programının olmasının yanında bir farkı daha var, o da bölgesel gelişmeleri 'Bad'el harab'ül Basra' olmadan önce okuyabilen Türk devlet aklının yeteneğidir. Türkiye'de bila istisna ne zaman çözüm, barış, ateşkes mevzuları konuşulmaya başlandıysa hep bir takım jeopolitik dönüşümlerden sonra oldu bu. Mesela 1993 yılında Özal aracılığıyla Abdullah Öcalan'ın ateşkes ilan etmesi aslında 90-91 Körfez Savaşı'ndan sonra oluşturulan yeni jeopolitik dengeye verilen bir cevaptır."
JEOPOLİTİK KIRILMALARIN AYAK SESLERİNİ DUYUYORUZ
"2005'te Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakan sıfatıyla Kürt sorununu şahsi sorunu haline getirip devletin de burada yanlış adım attığını söylemesi 2001 yılında Afganistan, 2003 yılında Irak işgalinden sonra oluşan jeopolitik değişim ve dönüşümün bir sonucuydu. 2011 yılında başlayan çözüm sürecinin, 2010'lu yıllarda başlayan Arap Baharı'nın ve 2011'deki Suriye İç Savaşı'nın Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından verilen bir cevaptır. Ama bugün ilk defa henüz Orta Doğu'da jeopolitik kırılmalar ve dönüşümler başlamadan önce, hepimiz o jeopolitik dönüşümlerin ve kırılmaların ayak sesleri duyuyoruz ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti henüz 'ba'del harab'ül Basra' olmadan burada bir takım İran'ın gücünün zayıflatılması olabilir, İsrail'in zıvanadan çıkması olabilir. Üçüncü Dünya Savaşı'nın başlangıcını biliyorsunuz Türkiye'de Hakan Fidan ilan etmişti."
İÇ CEPHENİN TAHKİMATI KÜRTLER OLMADAN OLMAZ
"Dolayısıyla dünya bir jeopolitik kırılmaya başlamadan önce, yani jeopolitik tren hala istasyondayken Türkiye Cumhuriyeti Devleti trene binmiştir, lokomotife geçmiştir ve Türkiye Cumhuriyeti'ni ileriye ve atılım gerçekleştirecek şekilde sürmeye kararlıdır. Bu yüzden de 'iç cephe'yi tahkim etmek istiyordur ve bu 'iç cephe'nin tahkimatı da Kürtler olmadan olmaz. Hem içeride Kürtler olmadan olmaz hem de dışarıda, yani Irak'ta, İran'da ve Suriye'de Türkiye'nin Kürt vatandaşlarının soydaşları olmadan da olmaz. Ben açıkçası son cümle olarak Devlet Bahçeli'nin halihazırda önüne koyduğu programın ikinci aşaması gerçekleşmiştir. Üçüncü ve dördüncü aşamaların da gerçekleşeceğini öngörüyorum. Halihazırda PKK artık miadı dolmuş bir örgüttür. Ben Türk devlet aklının YPG ile PKK'yı birbirinden ayırt ettiğini düşünüyorum artık. Bence üçüncü aşama bu olacaktır. PKK ve YPG ayrıdır. Açıklamaları gelecektir. Hakikaten de ayrıdır. Amerika'nın, Rusya'nın, Esad'ın, İran'ın gözünden ayrıdır ve tabii ki Türkiye'nin gözünden ayrı olacaktır."
KÜRTLERLE DAHA İLERİ SEVİYEDE GÖNÜL BAĞIMIZ VAR
"Suriye'deki Kürtler, Irak'taki Kürtler ve İran'daki Kürtler Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşlarının soydaşları olması hasebiyle Balkanlardan daha ileri seviyede bir gönül coğrafyasıdır. Doğal olarak bugün Türkiye'nin Kürtlerle ilgili dış politikası söz konusu olduğunda artık Kandil sadece bir çıbandır ya da Kandil miadı dolmuş bir hikayedir. Ama Erbil ama Kamışlı ve belki ileride Kirmanşah ya da Mahabat, yani İran'dan bahsediyorum, bunlar yeni merkezler olacaktır. Dolayısıyla Türkiye'nin muhatapları Kamışlı, Erbil ve müstakbel Mahabat olacaktır, Kandil değil. Kandil bu anlamda neden Türkiye'nin bir sorunudur? Çünkü Kandil gittikçe İran istihbaratının bir oyuncağı olma yolunda ilerlemektedir. Öcalan'ın bu oyunu bozabilecek tek güç olduğunu Türk devlet aklı anlamıştır. Tekrar ediyorum, PKK'yı İran'ın kucağına düşmüş bir örgüt olmaktan çıkaracak tek kişi bugün Abdullah Öcalan'dır."
BAHÇELİ'NİN UZATTIĞI EL, KÜRTLERİ SORUN OLMAKTAN ÇIKARDI
Önümüzdeki 2 yıl Türkiye'nin en temel sorunu Kürtler ve fakat sorunsuz Kürtler olacaktır. Yani Kürt sorunu olmadan Kürtler olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti henüz böylesi bir lügata yabancıdır. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti için Kürtler hep bir sorundu ve bir çözüm programına sahipti. Oysa ki Devlet Bahçeli'nin artık bu uzattığı el ve bugünkü yükselttiği el artık Kürtleri bir sorun olmaktan çıkarmıştır. Bundan sonra Kürtler artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir politik müttefikidir.
TOPTANCI: KADİM DEVLET AKLININ GEREĞİ
Diyarbakır Sur Belediyesi eski Başkanı Cemal Toptancı:
"Sayın Devlet Bahçeli Cumhur İttifakı'nın da bir birleşeni olmak suretiyle ülkemizin beka sorununu olarak görmüş olduğu terör meselesini çözmek arzusuyla bu konuşmayı yapmışlardır. Tabi benim naçizane haberim daha önceden de bilgim vardı. Bu terör meselesini halledecek tek aktörün Sayın Devlet Bahçeli olduğunu görüyorum. Ve bu adımı da atmasına mütevellit halkım adına kendilerine müteşekkirim. Kendilerine yakışanı yapmışlardır. Kadim devlet aklının gereğini bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde, milletimizin iradesinin tecelli olduğu grup konuşmalarında kendileri dünyaya açıklamışlardır."
RAHATSIZ OLANLAR EMPERYAL GÜÇLERDİR
"Sayın Devlet Bahçeli'nin bu çağrısından rahatsız olanlar esasında adeta tabir-i caizse vampirlik misali bizim de kanımızın dökülmesini, evlatlarımızın kanının dökülmesini, kardeş kardeşe kavganın devam etmesini isteyen emperyal güçlerdir. Bu Siyonist İsrail'dir ve Haçlı Amerikası'dır ve Avrupa Birliği'nin muhtelif ülkeleridir. Bu keyfiyette sevinen elbette ki aklı selim düşünen Kürtler bundan memnun olmuşlardır."
BÖLGE HALKI, AÇIKLAMADAN MEMNUN
"Ben bölgeyle birkaç ilimizde telefonda konuşmalarım oldu. Geçen Cuma günü, günübirlik sabah Diyarbakır'dan memleketime gittim. Saat 21.40 uçağıyla tekrar geri dönmüş oldum. Burada 20'ye yakın Kürt aşiret reisleriyle yapmış olduğumuz toplantıda bazı konuşmalarımız oldu. Bunları açıklama keyfiyetinde değilim ama gelecekle alakalı nasıl bir Türkiye'nin inşa edilmesi hususunda arkadaşlarımız, kardeşlerimiz, Kürt aşiretlerinin bireyleri, aşiret reisleri ve müşterikleri bir heyecan içerisinde Sayın Devlet Bahçeli'nin ve Cumhur İttifakımızın, saygıdeğer Cumhurbaşkanımızın da riyasetinde attıkları adımları çok dikkatle, pür dikkatle dinlediklerini de ifade etmiş oldular. Şimdi meseleyi şöyle ifade edeyim; Çözüm sürecini saygıdeğer Cumhurbaşkanımız hayatını tehlikeye atmak suretiyle sadece elini değil tüm gövdesini taşın altına koymak suretiyle 'Artık kan dökülmesin, kardeş kardeşe yaşayalım bu coğrafyada, siyasi arenada siyaset yapsınlar.' Bu tabi ki Amerika'nın hesabına gelmedi. Bu durum saygıdeğer Cumhurbaşkanımızın bu tasarrufu maalesef tabi ki Siyonist İsrail'in de hesabına gelmedi."
YİNON PLANI DEVREDE
"Ülkemizin de olduğu bölgemizin bölünmesi gerçeği var. biliyorsunuz Yinon planı ile coğrafyamız bölünecek, kendilerine göre ülkecikler oluşturacaklar. Siyonist Yahudi'nin 1982'de yazdığı rapor dönemimizde tecelli bulmuştur."
"Devlet Bahçeli'nin bir Müslüman Kürt olarak söylüyorum. Ben takdiri ettim. Terör meselesini Kürtler değil ancak Müslüman Türk kardeşlerimiz çözerler. İnançlı kardeşlerimiz çözerler. Bunu tengriciler, Türk veya Kürt kafatasçılar çözemezler. Gerek Türk kafatasçıları gerek Kürt kafatasçıları esasında siyasetten rant elde etme keyfiyetinde şimdiye kadar bigane kaldılar. Bu arada da memleketimizde insan kaybımıza vesile oldular. Beyin göçlerine sebebiyet verdiler. Sosyo-ekonomik yönden ülkemizi hakikaten de büyük bir sıkıntıya sokmuş oldular.
Kuzey Irak'ta 2 gün önce Barzani yönetiminin tekrar iktidar olması da gerçekten de Amerika ve İsrail açısından da büyük bir sıkıntı vermiştir. Talabaniciler, Morancılar, PKK'lılar orada kazanamadılar. Bu kazanmayışları da bizim için de büyük bir avantaj olmuştur. Biz Kürtlerin akıllı olması lazım. Kürtler olarak milli birlik ve beraberlik içerisinde bir duruş seyretmemiz lazım."
İSRAİL SURİYE'YE GİRDİĞİ AN SAVAŞ BİZİM İÇİN MUKADDERDİR
"Haberimiz de vardı. Kandil ile İmralı arasında devletin nezdinde görüşmelerin de olduğunu bilen bir kardeşimiz olarak söylüyorum. Uzun bir zamandır çalışmalar vardı. İsrail'in nihai hedefi Türkiye'dir. Daha önce Lübnan diye bir devlet yoktu. Şimdi saldırı altında. Dün yine Suriye'ye saldırı yapıldı. İsrail, Suriye'ye karadan girdiğin an, savaş bizim için esasında mukadderdir. Kuzey Suriye'deki gruplar Öcalan'cıdır. Demirtaş'çı veya DEM'ci değildir. Sayın Devlet Bahçeli, Kürtleri, Türk solundan ve CHP'den kurtardığı an, bu ülkede kardeşlik tekrar olacaktır. Kesinlikle bir sorun ortada kalmayacaktır. Diyarbakır'da evlatlarını bekleyen annelerin gözyaşlarına bu noktada son verilmesi lazım. Ve Devlet bey bu nedenle umut vermiştir."
KAYNAK: HABER7