SON DAKİKA HABERİ: MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay, Kanal7 Ankara Temsilcisi Mehmet Acet’in sunduğu Başkent Kulisi programında soruları cevapladı.
Algı operasyonlarına tepki gösteren Erkan Akçay, “Çözüm süreci değil bu bir çağrı.” dedi.
MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay’ın açıklamaları şu şekilde:
Milli hedefleri birlikte yakalayalım şeklinde bir cümle de var orada. Cumhuriyetimizin 100. yılını tamamladık. İkinci yüzyıldan da birinci yılını idrak ettik.
İşte yeni hayat temelinde Türkiye Cumhuriyeti’ni biz yeryüzü cenneti haline getirelim mesajıdır bu. Dolayısıyla kesinlikle yeni bir çözüm süreci değildir. Çünkü zaman içerisinde kavramlar maalesef yıpranabiliyor.
Yıpranan kavramlardan birisi de bu işte süreç mi, çözüm süreci mi? Kesinlikle çözüm süreci kesinlikle söz konusu değil. Bu bir çağrıdır. Bu çağrı da milli birlik ve beraberliğimizi pekiştirme çağrısı.
Vatanın, milletin Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı ve birliği noktasındaki bir ve beraber olma halidir. Çünkü Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı tehlikeler vardır. Bunları uzak tehlikeler, yakın tehlikeler olarak ifade edebiliriz.
7 Ekim 2023 tarihinden bu yana devam eden Bu Orta Doğu’daki savaş herhalde biraz tetiklediği bu mesajların ortaya çıkması. Hepimizin gözünü açması son derece uyanık, tedbirli olmamız gerektiğini bize çok rahat gösteriyor. Bu kardeşlik, birlik mesajları, Türk-Kürt kardeşliği, bin yıllık hatta bu Ziya Gökalp toplantısında Gülkalp’in bir sözüne atıfla “Türklerle Kürtlerin birbirini sevmesi hem siyaseten hem dinen farzdır” şeklinde bir ifadesi de oldu.
Bunu tartışılabilir, tevil edilebilir bir tarafı yoktur. kabul etmiyorum diyen varsa, diyenler varsa valla onlar da yani kusura da bakmasınlar yani.
Yapmak mecburiyetindedirler. Çünkü uzun yıllardan beri hep adres gösterdikleri yer İmralı. Hepsinin de dillerinin adeta pelesengi haline gelmiş sloganlaştırdıkları adres İmralı.
Eğer burada samimiler ise bugüne kadar ki şeylerinde çok açık ve net bir tutum alabilirler. Yani terörle araya mesafe koymak kavramı bile doğru değildir. Tamamen bağlarını koparmaları gerekir.
Mesafe koymak az da olsa mesafe kalması anlamına gelir. Tamamen bütün bağı ve bağlantılarının kopartılması gerekir. Yani hem terör örgütüne dayanacaklar, hem legal, demokratik siyaset yapacaklar.
Bunun yürümeyecek, Türkiye’nin de artık bunu taşıyamayacağı açık net bir ortada. Aslında kendileri de bu anlamda özgürleşmiş olurlar. Bugün en küçük bir eleştiri yönelttiler mi? Hayır yöneltemediler.
Niye? Yani ülkemize dayanan PKK terör örgütünün silahının namusu aynı zamanda onların da alınımlarına şakaklarına dayanmış bir silahtır. Bu tehditten de bu vesayetten de kurtulmaları lazım.
Kapalı ortamlarda bir türlü, açık ortamlarda başka türlü konuşuyorlar.
Ama terör örgütünün… vesayeti tahakkümü altındaki bir siyasi partinin kıpırdayacak bir yeri söz konusu olamaz. Yani belediyelerden örnek verelim.
Yani senin milletvekili adaylarını örgüt belirleyecek, terör örgütü belirleyecek. Belediyemiz başkan adaylarını, meclis üyelerini, parti yönetimlerini böyle bir demokratik bir siyaset söz konusu olabilir mi?
Kazandıkları belediyeleri dahi PKK terör örgütü kayyum atıyor bunlara yani şimdi bunlar kayyumdan şikayet ediyorlar da zaten terör örgütünün vesayeti altında. Belediyelerde o KCK görevlileri falan geçmişler Belediye işçisinin belediye başkanları sorguladıkları örnekler falan onlar herhalde biraz önem atıyor. Diyarbakır’da Osman Baydemir’i PKK terör örgütü sorgulamadı mı? Yani bunları baktığımızda yani onların da kendileri bu baskıdan kurtulmak için onların da faydasına olur diyorsunuz. Ve ayrıca Bu terör örgütü de Artık Amerika’nın İsrail’in Kontrolüne de girmiş de bir örgüt.
Onlar bakımından da orada da bir tercih var diyorsunuz. Kesinlikle terör eylemlerine kesinlikle terör faaliyetlerini son vermeleri, kendilerine lağvetmeleri, Türkiye Cumhuriyeti’ne teslim olmaları ve yani hukuki karara da razı gelmeleri gerekiyor. Yani başka türlü buna devam etmek, götürmek mümkün değildir.
Ve bölgemizde yaşanan hadiseler de Türkiye’yi çok yakından tehdit etmektedir. Efendim İsrail bize mi saldıracak? Yani 1 Ekim’de hem Genel Başkanımızın hem Sayın Cumhurbaşkanımızın meclisteki konuşmalarına da “Bu ülkenin yakın tehdit altına. Filistin ve Lübnan’dan sonra vatan toprağına dikecektir” dedi Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Yani CHP hemen başladı, Özgür Bey işte İsrail bize mi saldıracak, bize saldıramaz diye. Ve bu çok maalesef sığ ve kısır bir görüştür. Yani bu İsrail dediğimiz veya Amerika dediğimiz zaten 30 küsur senedir saldırıyor.
Yani Suriye’nin kuzeyinde, bizim güneyimizde ve Irak’ta PKK terör örgütünün değişik isimler altında yok PYD’ydi, YPG’ydi şeklinde de olsa Yıllardır, on binlerce tır silah, mühimmat, eğitim vermeleri saldırı değil de nedir? Türkiye’ye yönelik bir tehdit değil de nedir? Peki, emekli İsrailli subaylar, generaller bu örgüt mensupları kutuplarını niye eğitiyor değil mi? Helikopter, drone eğitimi veriyor. Helikopterlerini veriyor. Bir takım ağır silahlar eğitimi yapıyor.
Orada bir ordu teşkil etmeye ve bir terör koridoru oluşturmaya çalışıyor. Dolayısıyla yani bunların saldırısını İsrail’in Saldırma da neresi kalmış? Yani Gazze’den sonra… Bu yakın bir tehdit.
Çok yakın bir tehdittir. O gaflet ve delalete düşmemek, daima müteakkiz olmak ve iç cephemizde çok muhkem ve kuvvetli tutmamız gerekiyor. Bu aynı zamanda son haftalarda konuşulan, görüşülen, tartışılan mevzu da iç cephemizi kuvvetlendirmek.
Önümüzdeki süreçte bunun sınavını göreceğiz. Yani Dem Parti bunu yapacak mı, yapabilecek mi? Orada Sayın Bahçeli’nin Umut hakkından söz etmesi, Öcalan’ın bu çağrıda bulunması, hatta kullandığı ifadeyi Dem Parti grubunda konuşsun ve terörü bitirdiğini açıkça ilan etsin şeklindeki açıklamaları da tartışılıyor, 10 gündür. Böyle bir sürece mi şahitlik edeceğiz önümüzde? Bekleyip görmek lazım.
Durum gayet net. Tevhile muhtaç bir durum yok. Kararlarını verecekler kendileri.
Dolayısıyla Biraz daha beklemek lazım. Yani şu anda. Dolayısıyla şunu söyleyebilirim.
Yani Gordiyon düğümünü kesen bir tutumdur. Genel başkanımızın tutumu. Dolayısıyla şunu da söylemek isterim.
Diğer siyasi aktörlerde vatandaşlarımız da bir kere biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak Çelik çomak oynamıyoruz Mehmet Bey Kahvehane dırdırı da yapmıyoruz. Siyaset çünkü kahvehane dırdırı yapmak değildir. Bu tür Tevil, yorum, polemik, bir takım demogajik yaklaşımlardan Uzak durmalarını da tavsiye ediyoruz.
Yine bir sorumluluk duygusuyla Bir doğru siyaset anlayışıyla Meselelere yaklaşmaları Ve mümkün mertebe bu yönde bir tutum almaları gerekir. Efendim, bunu bir fırsat olup da biliyorsun ip atanlar falan olacak. Evet, onu soracaktım ben de.
Müsavat Bey ondan sonra… Sonra o ipi Devlet Bey makam odasına mı astı? O ipi makam odasında dilsiz uşağa astı. Evet.
Nedir oradaki mesaj? Valla buna siyasette az rastlanan ama genel başkanımızın da bu konuda çok humor yani ince mizahı da serindirmekle birlikte çok ciddi de bir cevaptır. Yani çelik çomak oynamıyoruz, kahvehane dırdır da yapmıyoruz. Biraz aklınıza başınıza da devşirin mesajıdır.
Yoksa herhangi bir siyasi çıkar ummamız asla söz konusu değildir. Defaat de bütün konuşmalarında da var. Ülkemizin varlığı birliği için Bu terör hadisesinin tamamen kökünün kazınıp atılması için değil elimizi taşın altına koymak, bütün varlığımızla gövdemizi taşın altına koymaya hazırız.
Müzakere ve mütareke dayatmasına da karşıyız diyor. Asla kesinlikle ne müzakere mütareke bunlar geçmişte de tartışıldı. Terör örgütünün verilecek bir taviz söz konusu değildir.
Çünkü verilecek tavizlerle terör örgütlerine tatmin etmek, ikna etmek de mümkün değildir. Geçmişte yaşandı değil mi? Bu çözüm süreci denildi. Ne oldu? Yani bunun en fazla sıkıntısını Sayın Cumhurbaşkanımız çekti.
O kadar kararlı bir şekilde girdiler. Gerekirse baldıran zehri nitelemesiyle. Fakat terör örgütü Her türlü o süreci baltalamak, sabote etmek ve ihanet etmek için ne gerekiyorsa yapıldı.
Dolayısıyla terör örgütleriyle müzakere olmaz. Terörle sadece mücadele edilir ve Türkiye’de bu mücadeleyi halen başarıyla yönetmektedir. Ozan çok basit bir şey bu.
Örgütün lideri örgütü lav etsin örgütle ilişkisi olan parti ilişkisini kessin siyaset üzerine siyasi parti olarak şeyine devam etsin bunu bir masaya oturup da böyle detaylı görüşülecek bir tarafı yok falan o anlamda mı? O anlamda evet yani Milliyetçi Hareket Partisi faaliyetlerini nasıl yürütüyorsa, nasıl kurumsal bir yapıysa AK Parti, Cumhuriyet Halk Partisi, İYİ Parti, Saadet Partisi nasılsa onlar da öyle olsunlar. Söylenen bu. Kesinlikle Türkiye’nin terör örgütlerinin varacağı bir noktada yok.
40 yıldır artık bunun iyi anlaşılmış olması gerekir. Bu aynı zamanda Sadece terör örgütleri değil, onların medyadaki destekçileri, siyaset alanındaki destekçilerine de önemli bir mesajdır. Ve bir karar anıdır.
Artık bunun lamı cimi yoktur.
Dem parti bir parti meclisi toplantısı yaptı. Beş gün sonra da bir sonuç bildirgesi açıkladı. Onlar biraz farklı algılanmış sanki.
Mesela şöyle bir cümle uzun bir netin açıkladılar görmüşsünüzdür. Müzakere ve diyalog zemini ancak özgür ve eşit koşullar altında kurulursa sahici, kalıcı ve kapsayıcı olabilecektir diyor. Yani onların yüklediği anlam benim anladığım.
Önce işte bu Öcalan üzerindeki tecrit falan kaldırılsın. Sonra bir müzakere başlasın, bir diyalog başlasın, o zeminde bu işler ilerlesin. Ancak o şekilde yani bir müzakere olmadan bu işler olmaz şeklinde bir yaklaşımları var benim anladığım.
Valla yani işte o zaman ben tekrar tavsiye ediyorum, salık veriyorum. 1 Ekim, 22 İkim tarihlerindeki 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı açıklaması ve Ziya Gökalp anma toplantısındaki konuşmaları bütün bu sorumlu siyaset yapan her siyasi aktörün baştan tane tane bir okumasında fayda var. Bir bütünlük içerisinde değerlendirmesi var.
Çok daha rahat değerlendirilir. Çok iyi ben bir defa uzaktan bir gözlemci olarak Sayın Bahçeli’nin yürüttüğü bu süreç yani eylemlerle açıklamalarla kendi yaptığı inisiyatifi kastediyorum. Yani iyi hazırlanmış baştan sonra hedefleri çok net bir şekilde belirlenmiş bir Yani o bir aylık süreç içerisinde yaptığı açıklamalara baktığımda öyle gördüm, öyle değerlendirdim.
Ama şöyle mi acaba bir hani anayasayla alakası, anayasa süreci, yeni bir anayasa yapılması talebi de var bir taraftan. Burada buna matuf bir yaklaşım söz konusu mu? Yani gelsin fikirlerini bu anayasa yapım sürecinde Konuşalım Dem Parti böyle bir şey… Şimdi efendim şöyle 22 Ekim tarihindeki grup konuşmasında Genel Başkanımızın İfadesi aynen şu, okumakta fayda görüyorum kısaca.
Birinci hüküm cümlem şudur diyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde her meselenin ele alınıp milli ve müşterek akılla çözümü mümkün, hatta mecburidir. eğer terörsüz bir siyaset terörsüz bir ülke terörsüz bir gelecek konusunda herkes ittifak halindeyse o halde değil elimizi taşın altına koymaya gövdemizi koymaya varız ve buradayız şeklinde ve bunlar ara ara benzeri ifadelerle açık net samimi bir şekilde son derece net yani yoruma açık bir şekilde her türlü konuyu konuşuruz ama terör üzerinden terör baskısıyla değil masa kuralım müzakere yapalım filan bunlar değil bütün siyasi partilerle birlikte yürütülecek siyasi ve meclis faaliyetleridir.
Yani kast edilen bu. Dolayısıyla tabii geçmiş dönemlerdeki yıllanmışlığın verdiği biraz da şartlanmışlıkla hemen aklımıza işte çözüm süreci, müzakere hatta kimisi diyor baş müzakereci falan. Bu tür şeyler mümkün değil.
Bizim anayasamıza, siyasi partiler kanunumuza, meclis iç tüzüğümüze ve tüm mevuzata göre de belli kurumsal yapılarımız var. Bütün meselelerimizi ortak akılla, vicdanla, insafla, hukuki ve demokratik bir şekilde tuzağa kavuşturacağız. Bu aktardığınız cümleler Sayın Bahçeli’nin terörü ve ilişkisini kesmesi halinde DEM Parti’ye siyasi alanda çok geniş bir alan açıyor.
Görüşlerini getirip Türkiye gündemine… Yani DEM Parti’nin görüşleri, her partinin bir programı vardır değil mi tüzüğü vardır ne bileyim kendi politikası vardır belirgin şeyler onları devam eder yani terörden güç almadan terörle bağlantı kesinlikle kesilmesi gerekir burada anlaşılmayacak mutabık kalmayacağımız bir husus yoktur ve olamaz ve olmamalıdır da yani bana bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı veya herhangi bir aydın bir Siyasetçi, hukukçu neyse. Yani efendim olabilir de diyebilir mi? Yani bir Allah’ın kulu çıkıp da ya bir siyasi partinin ya bir terör örgütüyle de bir bağlantısı olabilir diyebilir mi? E diyemez.
Diyememesi gerekir çünkü doğru bir şey değil. Bu yanlışlıktan kurtulmak gerekiyor. Ve ayrıca vakitte geçirmemek lazım.
Çünkü biz iş çeperimizle, kendi tarihi tecrübemizle, milli tarih şuuruyla, geçmişte yaşadığımız pek çok hadiselerin birikimini de, tecrübesini de dikkate alarak iş cephemizi, milli cephemizi, dayanışmamızı tasada ve kıvançta ortak tutum ve davranışlarımızı geliştirmemiz ve iş cephemizi sağlamlaştırmamız gerekiyor. Çünkü artık bölgemizde yaşanan hadiseler çok yakın tehdit haline gelmiştir. Buna da hazırlıklı olmamız lazım.
Dış cephemizi de, iç cephemizi de güçlendirmemiz gerekir. Aksi gaflet ve dalalet olur ki yani buna da tahammülümüz yoktur.
Partisinin grup toplantısında çok güçlü cümlelerle Sayın Bahçeli’nin konuşmasına destek verdi. Ve orada önümüze bir kez daha bulunmaz bir imkan çıkmıştır cümlesini kurdu. Bu birlik kardeşlik Yine o Ziya Gökalp’in cümlesinden atıfla Türklerle Türkleri sevmeyen Kürt, Kürt değildir.
Kürtleri sevmeyen Türk, Türk değildir. Bu şeyi soracağım. Yani bunun geri dönüşünü nasıl aldınız o bölgeden? Yani son derece olumlu.
Yani bütün Edirne’den Kars’a 85 milyon vatandaşımızdan Çok büyük ekseriyetle olumlu kanaatler ediniyoruz. Ayrıca o Ziya Gökalp toplantısında genel başkanımızın ifade ettiği şeyler bizim zaten ülkücü hareket ve Türk milliyetçileri olarak öteden beri bizi besleyen, yetiştiren bir anlayıştır, zihniyettir. Çünkü bizim Türk milliyetçiliğimiz birleştiricidir, kapsayıcıdır, ırkçılıktan tamamen uzaktır.
Defaatle kaç defa Sayın Genel Başkanımız da söyledi, ırkçılık 7 kat ayaklarımızın altındadır dedi. Yani biz bunu reddederiz. Sizin mesela milliyetçilik anlamında İYİ Parti’den işte Zafer Partisi’nden şimdi Yavuz Ağıralioğlu yine bir milliyetçi parti kuruyor.
Sizin şeyiniz ne farkınız ne onlardan? Şimdi… Valla… Mesela İYİ Parti ile farkımızı somut olarak söyleyeyim.
Bu konuda özellikle. Şimdi… Zaman zaman konuşmacıları, Müsavat Bey veya konuşmacıları mecliste konuşmaların gizli yağını şöyle yaparlar.
Biz milliyetçi, demokrat ve kalkınmacı bir parti olarak der. Ben de derim ki yani demokratlığınıza, kalkınmacılığınıza bir şey demem. Bunu tartışmam.
Ama bir partinin parti olarak milliyetçi olduğunu ifade edebilmesi için O partinin milliyetçilik kavramının programında, resmi dokümanlarında yer alması gerekir. İYİ Parti’nin programında, tüzüğünde milliyetçilik, Türk milliyetçiliği diye bir kavram zaten söz konusu değil. Dolayısıyla bunu iddia edemezler.
Yani CHP bile diyebilir ki ben milliyetçi bir partiyim. Sıkıştıkları zamanında diyorlar işte alt okum biri. Bakın CHP programına yıllar içerisinde o kadar değiştirmişler ki çeşitli kongrelerinde o tanımları Yani şu an baktığımızda CHP programında milliyetçiliğin ne olduğunu anlatmaktan ziyade milliyetçiliğin ne olmadığını anlatmaya çalışan bir şey.
Ama en azından bir söylem olarak bunu iddia edebilirler. Çünkü programını yazmışlar. İyi Parti’de o da yok diyorsun.
O da yok. Yani konjüktürel duruma göre, fırsatlara göre tutum alalım. Geçmiş genel başkanları Meral Akşener Hanım dedi mi bu Selahattin Demirtaş’la kahvaltı heyecanları yaşıyordu.
Kursağında kaldı ayrıldı yani geçmişte. Gelelim Yavuz Ağıralioğlu’na. Şimdi parti kurdu bu arkadaş.
Şimdi programını okumadım ben okuyacağım yani elbette şey yapacağız takip edeceğiz de İYİ Parti Grup Başkan Vekiliydi hatırlayalım. Şimdi bir süre kamuoyunda S.Y.O. gülüyor filan da İyi Parti’nin grup başkan vekiliyken HDP’nin grup başkan vekili kürsüden İYİ Parti sıralarına dönerek dedi ki İyi Parti size söylüyorum Bu meclis sıralarında Bizim sayemizde bizim verdiğimiz oylarla oturuyorsunuz.
Fatma Kurtulan. O çok şey bir görüntüydü. Oradan mıydı o zaman? O esnada Yavuz Aydınoğlu Öyle olur.
Nöbetçiydi. Lafta ona da söylendi. Cevap vermedi mi? Kesinlikle tut yemiş bülbül gibi sesini çıkarmadı.
İlginç olan CHP’nin burayı provoke etmesidir. İddialar çok ciddidir. Türkiye’nin en büyük ikinci siyasi partisinin soğuk kanlı olarak beklemesi gerekirdi.
Ondan sonra genel başkanımızın attığı bu adımlar, gösterdiği tutum ve hamlelerden sonra esip gürlerler hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Peki. Şimdi biliyorsunuz Esenyurt’ta bir belediye başkanının tutuklandığı operasyon oldu İstanbul’da. Yerine de bir kayyum ataması oldu İstanbul Vali Yardımcısı’nın. Cumhuriyet Halk Partisi çok sert bir şekilde hem Genel Başkan hem Ekrem İmamoğlu orada tepki gösterdi. Göstermeye de devam ediyorlar.
Tutuklanır şeklinde bir tepki de var orada. İzliyorsunuz herhalde bu tartışmaları da. Nasıl karşıladınız? Şimdi bir kere şöyle düşünmek lazım.
Kayım atama hadisesi sadece terörle irtibat iltisakı olan belediye başkanlarına yönelik bir idari uygulamadır. terör örgütleri ile hangisi olursa olsun ister PKK olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti’nin devletin İçişleri Bakanlığının kayyum atama yetkisi vardır. Çünkü bir soruşturma başlatılmıştır.
Soruşturmanın selameti bakımından da bir kamu görevlisi ki genelde kaymakam, valiler atanıyor. Ve bu Esenyurt Belediye Başkanı’yla da ilgili olarak Temmuz 2023’te başlatılan bir takip, dinleme ve araştırma söz konusu olduğu ortaya çıktı. Ve bu mesela efendim 10 yıllık görüşmeleri takibe alınmış derken bir yanlış anlamayla özetle istismar ediyorlar.
Sanki bu belediye başkanı Adı neydi? Ahmet Özer. Ahmet Özer sanki 10 senedir takip ediliyormuş gibi. Hayır efendim 10 senedir takip edildiği…
Ümit Özdağ’dan flaş yeni açıklama: CHP’liler bile çok rahatsız, Ahmet Özer, Kandil’in…
10 senedir bir şey yapılmadı da neden belediye başkanı olunca yapılıyor gibidir. 10 senedir bu takip dinleme yapılmıyor. takip ve dinlemelerin başladığı tarih Temmuz 2023.
Gerisi HTS kayıtlarıyla alakalı. HTS kayıtlarıyla geriye 10 yıla yönelik bu takım bilgileri, iletişimi görüştüğü kişilerle 14 defa PKK, KCK ele başlarından biriyle görüşmeleri. 690 defa yine bir takım haklarında adli süreç yürütülen ve terör suçlarından kişiler.
Ondan sonra bir takım para hareketlerinden bahsediliyor. Önümüzdeki günlerde zaten iddianameyi de hep birlikte göreceğiz. Burada ilginç olan CHP’nin konuyu provoke etmeye çalışmasıdır.
Aslında çok vahim iddialardır bunlar. Bu belediye başkanıyla ilgili iddialar çok vahim iddialardır.
Türkiye’nin ikinci büyük partisi olarak bir ana muhalefet partisi olarak Cumhuriyet Halk Partisi önce sakin ve soğukkanlı bir şekilde yani konuyu provoke etmeye çalışmadan bir beklemesi ve takip etmesi gerekir. Kendi hukuki birimleri tarafından ve yarın bu bir yargılama, soruşturma ve yargılama safhası yargılama neticesinde de bir hüküm çıkar ise hakkında bir ceza aldığında da yani gerekli disiplin tedbirlerin de şimdiden alması gerekir. CHP’nin yani hemen konuyu saptırıp böyle bir şey yok gibi güzelleme yapması efendim diyor işte akademisyen diyor profesör peki akademisyen suç işleyemez mi akademisyenin bir kimse bunu akademisyen kimliği ile tutuklamadı Belediye başkanlığı sıfatı nedeniyle tutukladı. Rektör yardımcılığı yapmış, değişik yerlerde görevler yapmış.
Hala güzelleme şeklinde bunun bir siyasi operasyon olduğunu dile getiriyorlar. Yani konuları hani sapla samanı birbirine karıştırmamak lazım. Türkiye Cumhuriyeti bu terörle mücadelede, terör örgütleriyle mücadelede gerekli faaliyetlerini yürütür ve birbirinden de bağımsızdır.
Yani kimsenin kara kaşı kara gözü için bunlara göz yumulacak olması söz konusu değil. Geçtiğimiz 2016 yılında İzmir Urla belediye başkanları FETÖ’cü çıkmıştı. Aynı yaygarayı o zaman da yapmışlardı.
Bu yaygarayı yapanların içerisinde Sayın Özgür Özel de vardı. Daha sonra bu seçilen belediye başkanının… Üyelikten ceza aldı değil mi? Tabii, terör örgütüne mensubiyetten 6 yıl kesinleşmiş cezası var ve kamuoyunda da iyi hatırlıyoruz.
O seçilen FETÖ’cü belediye başkanının babası daha adaylığı sürecinde o zamanın genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na gidiyor, benim oğlum FETÖ’cü bunu aday yapmayın diye de uyarıyor. Buna rağmen aday yapılıyor. O zaman da bu provokatif açıklamaları yapmışlardı.
CHP’li belediyelerin bir sürü yolsuzluk, rüşvet, ihaleye fesat karıştırma nedeniyle operasyon yapıldı. Bir kısmı ihraç edilenler de var bunların içerisinde. Yani Menemen, Menderes…
İhraç nereden ihraç edildi? Partiden mi? Yani bir veya iki belediye başkanı CHP’den ihraç edildi. Şimdi bu iddialar vahim. Bu iddiaların vehameti karşısında bir önyargıyla hareket edip bunu çarpıtmaya çalışmaktan ziyade bunların iddiaların doğru olup olmadığını araştırmak en başta Cumhuriyet Halk Partisi’ne düşer.
Hüküm ve ceza durumunda gerekli disiplin hamlelerini yapması gerekirdi. Kimse bunu akademisyen kimliğiyle tutuklamadı. Hala güzelleme şeklinde bunun bir siyasi operasyon şeklinde olduğunu savunuyorlar.
Size düşen bir görev vardır. Yani bu yenilir yutulur iddialar değil ki. İyi hatırlıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi Esenyurt’ta bir aday ilan etmiş. Ali Gökmen diye hatırlıyorum.
Daha sonra… Kent uzlaşısı oldu. Kent uzlaşısı var. Sağlık sorunları nedeniyle… Adayı çekiyorlar. Sağlık sorununun filan olmadığını da biliyoruz.
Yani bir uyduruk gerektiği… Orada bir trafik yürüdüğünü biliyoruz. Uyduruk gerekçeye başvurmanın ne anlamı var? Bu halkı seçmeni kandırmaktan öte bir şey değildir.
Kent uzlaşısı demek ne demek? Zaten bütün seçimler bir uzlaşıdır. Neticeye baktığımızda, genel seçimlerde. Dem parti CHP işbirliği yerine o tabiri kullanıldı.
Yani bu biraz da merdiven altı siyasete meyletmelerinden yani birbirlerinden utanıp sıkılmadan kaynaklanan kendi seçmenlerine izahta zorluk güçlük çekecekleri için bir takım paravan böyle perdeleme örtü örtmeye yönelik kent uzlaşısı gibi saçma böyle nötr hiçbir şey bir anlamı ifade etmeyen bir şey ittifak yapıyorsanız delikanlı gibi yapın, cumhur ittifakı gibi yapın değil mi? Yani bizlere de ittifak yapmışsak AK Parti adayıysa AK Parti belirledi adayını. Milliyetçi Hareket Partisi ise Milliyetçi Hareket Partisi belirledi. Örneğin Silivri ilçesinde Milliyetçi Hareket Partisi adayı Volkan Bey’di geçen dönemde.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin ve Cumhur İttifakı’nın adayı olarak açık net bir şekilde yapıldı. Siyaset açık yürütülen bir faaliyettir. Gizli kapaklı olmaz diyorsunuz.
Gizli kapaklı işlere girmenize gerek de yok. Yani bunu da İlla nihayete sürdüremezsiniz zaten. Dolayısıyla açık, şeffaf, net bir ittifak yapmak, eleştiri nihayetinde siyasi eleştirdikleri olur.
Ayrı bir devlet kurma fikrini savuran bir adamı PKK İrtibat İltisaklı Ahmet Özer’den bahsediyorum. Kişiyi siz Cumhuriyet Halk Partisi olarak aday göstermişsiniz. Bunun siyasi hesabını da Cumhuriyet Halk Partisi elbette verecek.
Türkiye içerisinde ayrı bir devlet kurulması fikrini taşıyan. Peki bu CHP’nin görüşü mü? İnsan bir aday seçerken hiç olmazsa kendi görüşüne yakın birini seçer. Biz Cumhur İttifakı olarak adaylarımızı seçerken de, politikamızı belirlerken de…
O galiba DEM Parti kontenjanından, DEM Parti’nin talebiyle o zaman tuzlaşısının oluşması için bir şart olarak ya da yapılan bir müzakere sonucu elde edilen bir sonuç olarak karşımıza çıktı. Dem adayı gösterirdi. CHP de ona destek verirdi.
Yani onu da yapmıyorlar. Mış gibi yapıyorlar. Yani böyle mış gibi bir siyaset yürütüyorlar.
Yani doğru bulmuyoruz. Yani bu politika şimdi de Acaba bundan nasıl sıyrılırsın? Bir nevi de suçüstü yakalanmış bir psikoloji var. Seyaseten söylüyorum.
Bir suçüstü yakalanmış olmanın bir telaşı var. Cumhuriyet Halk Partisi’nde gördüğümüz. Yani bir sürü işte demokrasiye kasıtlı siyasi operasyon filan yargı böyle işlemez ki.
Cumhuriyet savcıları, mahkemeler kendi görevlerini yapar. Siyaset kurumları, devlet, hükümet kendi görevini yapar. Bununla irtibatlandırmalarında Doğru bulmuyoruz yani.
Peki. Şimdi siz Manisa milletvekilisiniz. Özgür Bey de, Özgür Özel de Manisa milletvekili.
Çok da gidip geliyor Manisa’yı yani öyle sadece sembolik anlamda değil. Manisa’nın bir ilçesinde, Kula ilçesinde bir hadise olmuştu. yaz aylarında bir belediye başkanının, CHP’li belediye başkanının makamında iki kişinin dayak yemesi, Sonra o belediye başkanı tutuklandı, değil mi? Şu an son durum nedir orada? Siz Manisa’lısınız, Özgür Özel Manisa’lı CHP Genel Başkanı sıfatıyla.
Burada hadisede yine bir CHP’li belediye geçiyor. O yüzden son durumu sizden bir öğrenmek isterim. Mahkeme süreci devam ediyor.
Bir süre birkaç ay cezaevinde tutuklandı sonra serbest bırakıldı ama tutuksuz yargılaması belediye başkanı devam ediyor. Bu 27 Haziran 2024 tarihinde bir Perşembe günü Bu seçimlerden önce Hüseyin Tosun isminde Cumhur İttifakı’nın Milliyetçi Hareket Partili belediye başkanı Hüseyin Tosun Bey yürüttü iki dönem 10 yıl. Ve onun parke taşı, kilit parke taşı işletmesi vardı belediyenin.
Şimdi bu CHP’den seçilen belediye başkanı bu kilit parke taşı işletmesini bir özel şahıslara işletmek üzere alelade bir sözleşme yapıyor. Oysa bu eskiden tamamen belediye personelinin belediye işçileri tarafından yürütülen bir faaliyetti. Belediyenin kendi personeliyle yürüttüğü bir işletmeydi.
Bu kişilere işletmeyi verince bu kısa süre içerisinde aralarında bir alacak verecek anlaşması, anlaşmazlığı çıkıyor. Ve bu iki kişiyi makamına davet ediyor. Saat dört buçukta, yirmi yedi Haziran’da.
Belediye başkanı. Belediye başkanı davet ediyor. Diyor ki, bana diyor işte şu saate kadar beş yüz bin, beş yüz seksen bin lirayı masanın üzerine koyacaksınız diyor.
Deyim aynen bu. Onlar da diyor yani biz nereden bulup getirelim bunu Pazartesi günü getirelim. Öyle deyince hemen talimat veriyor.
Belediyenin kapılarını kapattırıyor. Kameralarını kapattırıyor. Yanında Hatırladığım kadarıyla iki CHP’li belediye meclis üyesi, şoförü, koruması 6-7 personeliyle birlikte ve saat 4.30’dan itibaren de 5’e kadar belediyenin bütün personelini de çıkartıyorlar dağılın diye. Mesai bitmemesine rağmen yani belli bir kurgu ve niyetle Belediye Başkanı’nın makam odasında bu iki vatandaşı linç ediyorlar, darp ediyorlar. Haftalarca komada kaldı.
İsmi Murat olan kardeşimiz ki onlar da yani CHP’li, CHP belediyesiyle iş yapan insanlar. Ve üzücü olan taraf şu.
Belediye meclisi kendi içerisinden bir başkan seçti bu yargılama sonuçlanana kadar. Yine bir CHP’li belediye meclisi üyesi belediye başkanı olarak görevini yapıyor. Eğer burada bir terör iltisakı, irtibatı olsaydı kayyum atanırdı.
Terör iltisakı, irtibatı olmadığı için de… İstanbul’da niye öyle olmadığı sorusu da var. Niye belediye meclisinden başka bir isim atanmadı da Vali Yardımcısı atandı sorusu.
Terör suçu ile mi ilişkili o? Kesinlikle yani terör iltisakı, irtibatı nedeniyle atanıyor. Tabii bir kayyum atanması da zaten mümkün değil. Doğru da olmazdı.
Neticede Belediye meclisine yine bir CHP’li belediye meclisi üyesi belediye başkanına götürdü. Fakat burada üzüntü verici olan şu, bu belediye başkanı son derece hukuksuz, pervasız, ulu orta vatandaşları Kendi partililerine bile hakaret ve küfür eden Hakaret ve küfür ettikleri Kişiler içerisinde Kendi partisinin lideri de dahil olmak üzere Özgür Özel’e de mi? Evet Özgür Bey nasıl karşıladı bu işi? Vallahi yani Özgür Bey Efendim dedi, belediye başkanımız dedi, kamu parasını tahsil etmeye çalışmış dedi Bu kadar vahim bir cümle olabilir mi? Bu kadar vahim bir karşılık olabilir mi? Orada bir partinin genel başkanının yapması gereken kesinlikle parti disiplinini çalıştırması. Komalık etti diyorsunuz öyle mi? Komalık etti.
Yani bir kamu birimidir belediyede veya hiçbir yerde olmaması gereken bir şekilde Hem kendisi de dahil olmak üzere o yedi kişiyle birlikte tekme, tokat ve sopalarla, çünkü ifadelerde de var bu. Ondan sonra tabii ortalık kanrevan içerisine dönünce, yerdeki halıları falan kaçırtıyorlar. Halılar falan yok ortada.
Kaçırtmışlar yani. Delilleri de karartma söz konusu. Özgür Özel böyle bir belediye başkanına maalesef savundu.
Son derece üzüntü verici ve utanç verici bir durumdur bu. Kamunun parası böyle mi tahsil edilir? Kaldı ki kamunun parası olup olmadığı da belli değil. Yani tahsil edip de işte borçluyu çağırıp da şu saate kadar bu parayı şu masaya koyacaksın diye öyle bir usul mü var yani kamuda, belediyelerde? Devletin, kamunun parasını nasıl tahsil edileceği kanunlarda yazılı.
Ve maalesef sahip çıktılar. Savundular, mahkemelere gittiler. Mahkeme salonlarında hazır bulundular.
Sahip çıktılar yani. Böyle bir belediye başkanına. Netice tabi yargı hangi hükme verir? Onu şimdiden kestirmemiz mümkün değil.
Ancak biz de bu dava safhasının takip edeceğiz. Bir 3 dakikamız var. Genel gidişat CHP’nin erken seçim çağrıları Türkiye’nin gidişatıyla alakalı Cumhur İttifakı olarak sizin mesela önümüzdeki sürece dönük nasıl bir yol haritanız olacak? O şekilde tamamlayalım.
Efendim şimdi bir erken seçim ihtiyacı yok. Yani bu zaman zaman sıkışınca başvurdukları bir yöntem. En son yine bir otobüsün üstünde Esenyurt’ta söylediği sözler.
Bir seçimler normal zamanında yapılacağını öngörüyoruz. Böyle bir ihtiyaç da yok. Seçimler yapılmıştır zaten.
31 Mart’ta yerel seçimler yapıldı. Ondan sonra Mayıs 2023’te de genel seçimler yapıldı. Cumhurbaşkanlığı seçimi de dahil olmak üzere.
Bunlar lafı güzaf. Maalesef siyaset üretememenin ve siyaset kısırlığının bir neticesi olarak değerlendiriyorum. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu tür tutumunu.
Ve yani CHP politikaları daha çok edilgen bir politika. Bu anayasa görüşmelerinde de yani anayasa konusunda da böyle diğer ülke meselelerinde de Cumhuriyet Halk Partisi siyaset üretemiyor. Edilgen ve mahkum bir siyaset anlayışı var.
Neyi kastediyorum? Mesela biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak anayasaya ilişkin görüşlerimizi 4 Mayıs 2021 tarihinde genel başkanımız bir basın toplantısıyla kamuoyunu açıkladık. Anayasanın ana parametreleri, nasıl bir anayasa arzu ettiğimizi 100. yılda 100 maddelik anayasa başlığı ile bunu ifade ettik.
Ondan önce grup konuşmalarında da Sıklıkla dile getirdiğimiz bir husus Geniş katılımlı, geniş ulaşmaya, mutabakata dayanan Sivil bir anayasa özlemini dile getiriyoruz. Şimdi diyor ki CHP Efendim Biz diyor nasıl bir anayasa istiyorsanız Cumhur İttifakı olarak veya AK Parti olarak bir görelim ona göre tutum belirleyelim. İşte edirge tutum budur.
Yani Cumhuriyet Halk Partisi gibi bir partinin bir yeni anayasaya ilişkin veya anayasa değişikliğine ilişkin bir fikri yok mudur? Niye açıklamıyorsunuz? Kemal Kılıçdaroğlu genel başkan iken 2018 yılında İbrahim Kabaoğlu O şimdiki İstanbul Baro Başkanı olan o zaman anayasa komisyonu üyesi Başkanlığında Altılı Masa olarak bir anayasa Çalışması yaptık ve anayasa taştan hazır diye bir açıklama yaptı. Ondan sonra tabi altınlı masanın bazı şeyleri mesela İYİ Parti Başkanı Meral Hanım böyle bir çalışma yapılmadığını söyledi. Sonra tevil etti.
Yapıldı mı yapılmadı mı? Daha sonra İbrahim Kaboğlu açık açık televizyonlarda dedi ki böyle bir çalışma yaptık dedi. Ama bu çalışmanın ne olduğu milletimizle paylaşılmadı. Demin dedim ya, siyaset açık yürütülen bir faaliyet.
Bu görüşlerini söylemediler. Efendim, biz getirecekmişiz. Getirince de bunlar görüşlerini.
Biz diyoruz ki hep beraber yapalım. Her konuda. Yani anayasa konusunda görüşü net olmayan bir Parti.
Parti söz konusu. Meclis iç tüzüğü konusunda da aynı tutumu sergiliyorlar. Ben de bunu değişime mahkum bir siyaset olarak ifade ediyorum.
Çok teşekkür ediyorum. Ben teşekkür ederim.
KAYNAK: HABER7
DÜNYA
25 Aralık 2024DÜNYA
25 Aralık 2024DÜNYA
25 Aralık 2024GÜNDEM
25 Aralık 2024DÜNYA
25 Aralık 2024KÜLTÜR SANAT
25 Aralık 2024DÜNYA
25 Aralık 2024